Oyunculuğa 2003’te başladığını söyleyen Serdar Özer, “Oyunculuk benim çocukluk hayalimdi. 7 yaşındayken de herkese, ‘Oyuncu olacağım’ diyormuşum. Okul hayatımı da bu yönde çizmeyi arzuladım. Döndü dolaştı bir şekilde oyunculuk beni buldu” ifadelerini kullandı.
Serdar Özer, oyunculuğu bir yola benzeterek, “Tamamen ve sürekli kendini geliştirmeye bağlı, kendini geliştirmeden ilerleyemeyeceğin bir yol. Oyunculuk bitmeyen bir yol. Kendini izlerken hatanı buluyorsun. Eğitimlere gidiyorsun, başka oyuncu arkadaşlarını izliyor, okuyorsun. Devamlı bir şeyin içinde olman gerekiyor” diye konuştu.
“ŞÖHRET Mİ İSTİYORSUNUZ, MESLEĞİNİZİ YAPMAK MI?”
Meslek hayatı boyunca çok göz önünde olduğu projelerde rol aldığını, ancak dönem dönem de seyirciden uzak kaldığını aktaran Özer, bu süreci nasıl yönettiğine dair şunları kaydetti:
“Bu mesleği ne için yaptığınızla alakalı bir şey bu. Şöhret mi istiyorsunuz, yoksa mesleğinizi yapmak mı istiyorsunuz? Gerçekten sadece tanınmak için bu mesleğe giriyorsanız, bu durum peşinden çok ciddi sıkıntılar getiriyor. Devam etmediği zaman da sen o günlerini aramaya başlıyorsun. Bu bazı sıkıntılar yaratıyor ama bunu meslek olarak düşündüğünde düzene giriyor. Benim mesela kendi arzumla da beklediğim zamanlar oluyor. Çok yoğun bir tempodan çıkıyorsun ve ‘Biraz dinlenmeye ve yüzümü tazelemeye ihtiyacım var.’ diyorsun. Benim 3,5 yıl dizim oynadı. Her hafta aynı gün aynı saatte insanların karşısındaydık. Çok garip bir şekilde hemen o dizinin arkasından başka bir şey yaptığın zaman seyirci de buna tepki gösteriyor. Çünkü seni daha o karakter olarak kafasından silmediği için başka bir şeyde gördüğü zaman inandırıcılığın biraz sıkıntıya giriyor.”
Oyuncu Özer, uzun süre bir karaktere hayat verdiğinde hemen o rolden çıkıp başka bir karaktere bürünmenin çok kolay olmadığına vurgu yaparak, yeni projeler için ara vermek gerektiğini söyledi.
“ABD’DEN HERHANGİ BİR OYUNCUYU GETİRİN, ANLAMAZ”
Türk dizi ve sinema sektörünün birçok anlamda gelişim gösterdiğini kaydeden Serdar Özer, “ABD’den sonra dünyaya en fazla dizi satan ülkeyiz. Gerçekten çoğu oyuncunun Türkiye’de ne kadar seveni varsa yurt dışında da bir o kadar seveni var. Çok saygı görüyoruz. Bu çok güzel bir şey. Açıkçası bundan çok mutluyum. Ama gerçekten çalışma şartlarını ele aldığımız zaman çok korkutucu durumlar var. ABD’den herhangi bir oyuncuyu getirin, bir dizi için anlaşma sunun, sonra da dizi çekilmeye başlasın. Anlamaz biliyor musunuz? ‘Nasıl yani? Böyle bir şey olamaz.’ der. Bizim böyle bir tempomuz var” diye konuştu.
Özer, Türkiye’deki oyuncuların büyük fedakarlık gösterdiğine ve bu yüzden saygıyı hak ettiğine işaret ederek, proje seçerken senaryoyla ve oynayacağı karakterle bağ kurmaya önem verdiğini dile getirdi.
Oyunculukta usta-çırak ilişkisinin eskisi gibi olmadığının altını çizen Özer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu ülkede her dönem oyuncu olabilmek, kriterleri sağladığınız zaman çok kolaydı. Ben de mankenlikten geçtim oyunculuğa. Bunu söylerken kimseyi bir şeyle suçlamıyorum veya bir şey söylemiyorum. Sonuçta bu senin isteğinle ve yeteneğinle devam eden bir şey. Benim oyunculuk yolculuğumda şunu anladım, bizim seyircimiz profesyonelleşti. Bu çok kıymetli bir şey. Eskiden seyirci gerçekten güzel bir kadın ya da yakışıklı bir erkek gördüğü zaman takip edebiliyordu. Ama şimdi ‘Ya o hiç yapamıyor.’ diyor. Aslında oynayamıyor demek istiyor. Bence bir oyuncunun karakterinin iyi ya da kötü yanlarının neden iyi ya da kötü olduğunu seyirciye düşündürtmesi lazım.”
Gelecek hedeflerinden de bahseden Özer, kamera önünde olmayı çok sevdiğini, oyunculuk yapmaya devem etmeyi ve yaptığı işlerin takdir edilmesini arzu ettiğini sözlerine ekledi. (AA)